29 Ekim 2014 Çarşamba

Cumhuriyet

CUMHURİYET





Ne zorluk ne sıkıntılarla elde ettik seni, ne şehit kanları döktük uğruna...
Canımın parçası, gözümün nur'u Cumhuriyet...
Bu kadar zor kazanıp bulmuşken bırakırmıyız seni hiç...
Sen benim Ana vatanım , Baba ocağım, başı dumanlı dağımsın...

Onu daima koruyup kollayacağız, yılmaz bekçileri olacağız,
Senin gösterdiğin bu yolda her zaman izinde olacağız Atam..
Fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek,
Onlara daha yaşanılası bir ülke bırakmak için,
Daha aydınlık bir gelecek için yapacağız bunu...

Hepimizden farklı sesler çıksa da, farklı renkler de olsakta,
aynı vatanın evlatlarıyız,
hepimiz biriz, hep beraberiz, bölünmeyiz, 
Birlikten güç doğar, özgürlük doğar, hak doğar, hukuk doğar,
Birlikten bağımsızlık doğar, özgürlük doğar, Cumhuriyet doğar...
İyi ki doğdun İyi ki varsın Cumhuriyet

Ne güzel demiş Mithat Cemal Kuntay;
''Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak eğer uğrunda ölen varsa Vatandır...''


Birlik, beraberlik ve Barış içinde yaşayacağımız daha nice bayramlara...









27 Ekim 2014 Pazartesi

Çikolata

ÇİKOLATA



    Latince adı ''Tanrıların Besini'' anlamında ''Theobremocacao'' olan Kakao ağacının çekirdekleri kavrularak öğütülür ve elde edilen macun görünümündeki sıvıdan Çikolata elde edilir.
Macerası Güney Amerika'da başlayarak Avrupa'ya sıçramış kakao tohumlarının ağzımızda Çikolata olarak erimesi yüzyıllar sonrasını bulmuş ve sonrasında da ard arda Çikolata dükkanları açılmaya başlamıştır.

   Kadifemsi kahverengi görünümü ve yoğun tadıyla cezbedici bu doku, sadece kokusuyla bile insanı baştan çıkaran, iştah açıcı görüntüsüyle yüzyıllardır, tutkunun, isteğin, mutluluğun, enerjinin sembolü olmuştur.




   
 Kim sevmez ki çikolatanın damaklarda bıraktığı o eşsiz lezzeti, sıcak bir kahvenin yanında yenen çikolatalı Pasta'nın verdiği hazzı kim inkar edebilir? Portakal, nane, acı biber, vişne likörü, badem ezmesi gibi zıt tatlarla kim daha fazla yakışır ve bizi şaşırtır...

 
Size benden bir tavsiye, oturun evde bir hafta sonu, sarının battaniyenize, alın elinize sıcak çikolatanızı, açın ''Chocolate'' filmini. Juliet Binoche'un harika oyunculuğu eşliğinde bırakın kendinizi Çikolata'nın o cezbedici dünyasına... Çikolatanın dayanılmaz çekiciliğine nasıl kapıldığınıza inanamayacaksınız.




''Ah o kahrolası merak yok mu?
O ağaçta parlayan yasak elmayı dişleme tutkusu...
Yaldızlı bir paketin altından sızan dayanılmaz çikolata kokusu...
Ah o baştan çıkarıcı vaatlerle çıkagelen ve bizi hiç tanışmadığımız
hazlara davet eden kırmızı pelerinli iblisler...
En umulmadık yerde hayatımıza girer, ağzımıza bir parmak kakao çalıp o güne dek
aziz, leziz, asil, sefil bildiğimiz ne varsa unutturabilirler.
Bunu siz yaşamazsanız, bir gün kasabaya gelen, hayatınıza giren bir yabancı yapar...''

                                                                                                         Can Dündar




TRUFF

20 Ekim 2014 Pazartesi

Alaçatı

ALAÇATI




   Taş evleri, cumbalı konakları, sakız ağaçları, rüzgar sörfüne uygun plajları ile Alaçatı görülmesi gereken yerlerden biridir. Alaçatı girişinde tarihi Yel değirmenleri tüm heybetiyle sizi karşılar,
girişteki hediyelik eşya dükkanlarında yel değirmenlerinin irili ufaklı dekoratif figürleri arasında evinize alacağınız şirin bir yel değirmeni mutlaka bulursunuz. tezgahlarda satılan enfes Midye dolmalarını tattıktan sonra Alaçatı'nın taş döşeli, rengarenk sokaklarında keyifli gezinize başlayabilirsiniz.






   Taş döşeli dar sokaklarındaki tarihi taş evler, Alaçatı'nın mimari dokusunu belirler, Bu renkli, panjurlu, cumbalı taş evler taş sokaklarına renk katar Alaçatının.

  Bir soluklanma molasında Meydan'daki Dutlu Kahve'de oturup bu eşsiz tarihi dokulu atmosfer eşliğinde çayınızı içebilir ya da o cıvıl cıvıl kafelerin'de oturup damla sakızlı kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Bir de Alaçatı'nın pastanelerinde yapılan o tazecik, mis kokulu Damla sakızlı kurabiyelerinin tadına mutlaka bakın.

















    Her gittiğim de uğramak istediğim bir kaç özel mekan var;
bunlardan biri ''Köşe Kahve'', o leziz pastalarını özellikle de
Limonlu Mereng'ini mutlaka deneyin derim, bir de birbirinden lezzetli zeytinyağlı otlar sunan sofrası ile ''Asma Yaprağı''. Alaçatı'ya gelip te bu eşsiz lezzetleri denemeden dönmek olmaz...
Eminim ki bir kere Alaçatı'nın o değişik atmosferini tattınız mı bir daha vazgeçemeyeceğiniz bir tatil noktanız olacaktır.













Kabak Çiçeği Dolması




Malzemeler:
20 adet Kabak Çiçeği
1 bardak Pirinç
1+1 çay bardağı Zeytinyağı
3 kuru soğan
2 kaşık Maydanoz
2 kaşık Taze Nane
2 kaşık Çam Fıstığı
2 kaşık Kuş Üzümü
1 çay kaşığı Tuz
1 çay kaşığı Karabiber
1 çay kaşığı Yeni Bahar
1 bardak+1 çay bardağı sıcak su


Yapılışı:
-Kabak çiçeklerinin içindeki sarı yumruyu çiçekleri yırtmadan bir kaşık yardımı ile çıkarın, sap kısmındaki yeşillikleri koparın. Çiçeklerin açılması için soğuk su dolu bir kaba koyun.
-1/2 bardak sıvıyağ'ında dolmalık fıstıkları kavurun, soğanları ekleyip şeffaflaşana kadar kavurun.
-Yıkayıp süzdüğünüz pirinci ekleyip kavurun, 1 bardak sıcak su ekleyip ocağı kapatın
 tencerenin kapağını kapatarak 15 dk demlendirin.
-Kuş üzümü, maydanoz, nane, yenibahar, karabiber ve tuz ekleyip karıştırın
-Kabak çiçeklerinin içlerini harç ile gevşekçe doldurun, çiçeğin üst kısmını katlayarak kapatın,
katlama yerleri alta gelecek şekilde hafif dik olarak tencereye yerleştirin
-1 çay bardağı sıcak su ve 1çay bardağı zeytinyağı dolmaların üzerinde gezdirip kısık ateşte 30 dk. pişirin. Dolmalar soğuyunca servis yapın.


Afiyet olsun...






16 Ekim 2014 Perşembe

Şirince









   Şirince adı gibi şirin küçük bir Ege köyü. Şelçuğu geçtikten sonra kıvrım kıvrım bir yolda zeytin, mandalina ve üzüm kokuları arasında ulaşırsınız buraya, yolun sonunda eski Rum evleri ile bu ufacık köy karşılar sizi.

















 




Taşlarla döşeli o dar sokaklarında gezerken neler neler çıkmaz ki karşınıza, tezgahlarda köylülerin yaptığı el emeği göz nuru işler, şile bezi elbiseler, boncuklar, takılar, rengarenk yemeniler, sabunlar, doğal bitkiler, zeytinyağları, reçeller, ev yapımı salçalar daha neler neler.

Çeşit çeşit şarapların tadıldığı dükkanlara mutlaka uğrayın, hayatınız boyunca bu kadar fazla çeşit tatmadığınızı göreceksiniz, özellikle meyve şaraplarını tavsiye ederim, yoğun meyve tadında bir o kadar da lezzetlidir bu şaraplar...





   Gezintiden sonra oturun eski bir Rum evinin terasına, köylülerin yaptığı gözlemelerin ve Karadut şurubunun tadına bakın, Mürver Şurubu da köye özgü, değişik lezzetlerden biridir,  sonrasında Tarihi evlerin arasından tepeye doğru tırmanarak Eski Kiliseyi ziyaret edin, buradan Şirince'yi kuşbakışı seyredebilir ve köyün o mistik havasını içinize çekebilirsiniz.
    Dönüşte o kıvrımlı yoldan zeytin ağaçlarını seyrederek giderken bilirsiniz ki bir gün mutlaka yolunuz yine buraya düşecek...






Zeytinli Tuzlu Kek




Malzemeler:
3 bardak Un
1/2 bardak Yoğurt
3 Yumurta (1 yumurtanın sarısı ayrılacak)
2/3 bardak Sıvıyağ 
1 bardak Siyah Zeytin
1 parça Beyaz Peynir
1 kaşık Dereotu
1 çay kaşığı Tuz
1 çay kaşığı Karbonat

Yapılışı:
Unun ortası açılıp tüm malzeme konur ve karıştırılır
Zeytinlerin çekirdekleri çıkarılıp halka halka doğranır hamura karıştırılır
Hamur yağlanmış kalıba dökülüp üzerine yumurta sarısı sürülür
Önceden ısıtılmış fırında 35-40 C de pişirilir.


 Afiyet olsun...








13 Ekim 2014 Pazartesi

Bozcaada

BOZCAADA



   Feribot'un güvertesinde oturmuş merakla beklersiniz Ada'yı, gidene kadar neler neler kurarsınız kafanızda ve birden beliriverir denizin ortasında, şaşırırsınız, bir anda kafanızdaki düşünceler yerle bir olur, ne olabilir ki bu kadar Boz bir Ada'da...
  Ama ilk görüntü sizi hayal kırıklığına uğratmasın, o boz görüntünün ardında öyle sürprizlerle doludur ki bir kaç günlük tatilinizde  gördüklerinize ve yaşadıklarınıza siz bile inanamazsınız. her dönemeçte bizi şaşırtan, tarih kokan sokakları, uçsuz bucaksız üzüm bağları, kekik kokulu rüzgarlı tepeleri, bir uçtan diğer uca uzanan kumsalları, pırıl pırıl denizi, lal rengi şarapları, ada ya özgü o leziz yemekleri, yanında kendimizi cüce gibi hissedeceğimiz o devasa Rüzgar Gülleri, kendi yalnızlığına terk edilmiş, virane Polente feneri ve daha neler neler...

 




   Kalacağınız yere giderken Ada'nın o masalsı havası sizi içine almaya başlar, daracık taş döşeli yolları, rengarenk panjurlu, cumbalı evleri her adımda sizi şaşırtan sokakları... ve gece bu masal Adayı düşüne düşüne uykuya dalarsınız.
Sabah uyandığınızda harika bir kahvaltı sofrası sizi bekler, neler yoktur ki o sofrada, mis kokulu domatesler, çeşit çeşit Ada peynirleri, kokulu zeytinyağı içindeki siyah-yeşil zeytinler, Kehribar rengi reçeller... Ada ya gelip te ''RengiGül'ün kahvaltısını tatmadan gitmeyin, o mistik, büyülü havasını mutlaka soluyun, hele o tüllü cibinliğin altındaki reçelleri... Gelincik, domates, böğürtlen, incir, gül. ceviz, şeftali...
  Kahvaltıdan sonra hemen hazırlanıp kendinizi Ada'nın diğer ucundaki plajlara atın, Kıvrım kıvrım yollarda gizli kalmış koyları izleyerek bu plajlara ulaşırsınız, Göz alabildiğince uzanan kumsallar, pırıl pırıl, içinden çıkmak istemeyeceğiniz ama bir o kadar da buzzz bir deniz...
  Ada da bir güneşi Batı Burnunda, Polente Feneri ve Rüzgar Güllerini seyrederek batırın, şimdiye kadar görebileceğiniz en muhteşem manzara... İnanın en güzel fotoğraflarınızı orada çekeceksiniz ve Kekik kokulu o rüzgarlı tepelerinde bir Bağ evinde Ada şarabınızı yudumlayarak uçsuz bucaksız üzüm bağlarını seyredin...




   Bir kahve ya da çay molası vermek isterseniz Meydan'da ki Çınar ağacının altında oturup Ada'nın o mistik havasını koklayarak tavşan kanı çayınızı için ya da liman tarafındaki mavi-beyaz kafelerde oturup denizi seyrederek Damla sakızlı kahvenizi yudumlayın.
Akşam bir Balıkçıya oturun ve sofranızı Ada ya özgü zeytinyağlı lezzetler ile donatın. Kabak Çiçeği Dolması, Deniz Börülcesi, Löbiye, Asma Yaprağında Sardalya, Güveçte Karides, Kalamar.

Dönüşte beraberinizde bir kaç şişe Ada Şarabı, kavanozda Sakız kokulu bir reçel ve ömür boyu unutamayacağınız anılarınız mutlaka olacaktır.

Benden size tavsiye bir Yaz'ınızı mutlaka Bozcaada'ya ayırın, inanıyorum ki her yaz gitmek isteyeceğiniz bir nokta olacaktır.
 






Deniz Börülceli Enginar





Malzemeler:
1 demet Deniz Börülcesi
4 adet Enginar
1 limon suyu
1 tutam Karbonat
5 kaşık Zeytinyağı
4 diş Sarmısak
2 kaşık Sirke
Tuz

Yapılışı:
Enginarları yarım Limon suyu ile haşlayın
Börülceleri karbonatlı suda haşlayın, yeşil kalmaları için buzlu suda bekletin, Saplarını kökten sıyırarak temizleyin. Bir tabağa alarak kalan limon suyunu, dövülmüş sarmısak, zeytinyağı, sirke, birazda tuz ekleyerek karıştırın.
Enginarları servis tabağına alın, içlerine deniz börülcesi ekleyip, dereotu ve havuç ile süsleyin.


Afiyet olsun...

10 Ekim 2014 Cuma

Hamsa

HAMSA


   Fatma'nın eli; Arapça Hamsa, İbranice Hamash, Türkçe de Beş anlamına geliyor. Nazardan koruduğu ve Bereket sembolü olduğuna dair bir inanış var. İslam ve Musevilikte yer alan bu ortak sembolün geniş bir coğrafyada halen etkisine inanılmaktadır.

   Son yıllarda oldukça popüler olan Hamsa bir çok ünlü tasarımcının kolleksiyonlarına da girmiştir, Günümüzde takı, dekorasyon, nazarlık, tişört, çanta gibi pek çok objede yaygın olarak kullanılmaktadır. 

   Bu sembolün keşfedilmesinin altında aslında bir kıskançlık hikayesi yatar... İnanışa göre Hz. Fatma mutfakta Helva kavururken eşi Hz. Ali'yi genç ve güzel bir cariye ile görür ve o şaşkınlıkla elini Helva tenceresine daldırır, böylece kavurmaya devam eder ancak eline birşey olmaz, bunu fark eden Hz. Ali, Fatma'nın elini tencereden çıkarır, Hikayenin sonrası bilinmez ama o günden sonra Fatma ananın elinin kutsallığına, gücüne inanılır, güç, bereket, dayanıklılık gibi manevi ihtiyaçların simgesi olur. Fatma'nın Eli'nin yüzyıllardır sahiplerine şans getirdiğine, onlara sabır ve sadakat erdemleri verdiğine inanılan bir tılsım haline gelir. Bundan dolayıdır ki Hamsa figürü her dönem sevilerek kullanılan bir figür haline gelmiştir. 



M
                                                             







Un Helvası




Malzemeler:
2 bardak Un
125 gr Tereyağı
1 bardak Toz Şeker
2 bardak su

Yapılışı:
Şeker ve Su'yu kaynatıp bir kenarda soğumaya bırakın
Yağı eritip un'u ekleyip kavurun, soğuk şerbeti dökerek karıştırın
Kaşık ile şekil verip servis tabağına dizin.


Afiyet olsun...

9 Ekim 2014 Perşembe

Hoşgeldin Sonbahar...


  Sonbahar geldi, sakin, dingin, hüzünlü, biraz da kaygılı, yaprakları dökülen sarı sonbahar, hem yeni başlangıçlar hem de bir son içeren sonbahar. Yağmurun, yaprak dökümünün, yazdan kalanları toplamanın hasat mevsimi, çetin kış şartlarına hazırlık mevsimi, yenilenmenin, toprak renklerine bürünüp, hüzne dönmenin mevsimi.

 Sonbahar da mevsimi bir son gibi hissedip kabuğumuza çekiliyor, yalnız kalmak istiyoruz, sakinlik ve huzur arıyoruz. Sokaklar yerine evler bizi çekiyor, kitap-kahve ikilisi tercihimiz oluyor, bu dönemde hayatımızda düzen ve arınma istiyoruz. Rahatlıktan zorluğa geçiş dönemi diye düşünüyoruz.

  Siz bu mevsimi başlangıca dönüştürün, yazın rehavetinden kurtulun, çetin kış şartlarına hazırlanın. fazlalıklardan kurtulup kırıklarınızı onarın, yeni kararlar alıp gelecek planlarımızı yapın ve onları uygulamaya koyun.

Bu mevsim hüzünlü yanlarınızı keşfedin, toprak renklerine bürünün, sarınıp sarmalanın, fazlalıklardan kurtulun ve sonbaharı ruhunuzda hissedin...

  Mevsim değişiyor, doğa yenileniyor, biz yenileniyoruz, bu değişime karşı koymayın. ona uyun, bırakın kendinizi yaprakları savuran rüzgara...  Kısacası bu mevsim doğal olun, doğayı taklit edin, zamana ve mevsime uyun, içinizden geldiği gibi, olması gerektiği gibi...








  
''Cam şişelere koyduğum Eylül'lerden Yaz yap bana...''
   

                                                                     Murathan Mungan





Elmalı Pay



Malzemeler:
4-5 Sarı Elma
1 Limon Suyu
3 Yumurta
1 bardak Şeker
2 bardak Un
1/3 bardak Süt
7 kaşık Margarin
1 paket Vanilya
1 paket Kabartma Tozu
1 fiske Tuz
1 çay kaşığı Tarçın

Yapılışı:
Elmaları ince dilimleyip kararmaması için üzerine limon suyu dökün.
Bir kasede yumurta ve şekeri çırpın, vanilya, un, tuz, kabartma tozu ve tarçını ekleyin,
eritilmiş margarin ve sütü ekleyip karıştırın. Elma dilimlerini ekleyip karıştırın.
Kelepçeli bir fırın tepsisine yağlı kağıt serin. Fırını önceden 180 C de ısıtın
Hamuru tepsiye boşaltın üzerini elma dilimleri ile süsleyin, kekin üzerine toz şeker serpin,
ufak parçalar halinde margarin koyup fırında 30 dk kadar pişirin.
Soğuyunca kalıptan çıkarıp  üzerine pudra şekeri serpin. 


Afiyet olsun...