24 Ağustos 2015 Pazartesi

Kız Kumu



   Yemyeşil çam ormanları ile çevrili, masmavi bir plaja, bozulmamış bir doğaya sahip cennet koylarımızdan biri Orhaniye.  Körfez, tekneler için ilgi çeken bir konaklama ve demirleme yeri. her mevsimde pek çok tekne var koy'da. Denizi durgun olduğu için su sporlarına elverişli. Tekne turu, dalış, kürek, kano ve balıkçılık yapılabilir.

   Marmaris-Datça karayolunda, Hisarönü-Selimiye yolunu izleyerek buraya ulaşabilir ya da Hisarönü körfezindeki tekne turlarına katılarak deniz yolu ile gelebilirsiniz bu cennet koy'a.

   Orhaniye'ye geldiğinizde ilk olarak dikkatinizi çeken denizin ortasında yürüyen insanlar oluyor, kısa bir şaşkınlığın ardından Kız Kum'una geldiğinizi anlıyorsunuz.






   Bu koy eşine az rastlanır bir özelliğe sahip, denizin ortasında kırmızı taşlardan oluşmuş, 600 m uzunluğunda, 2 m genişliğinde sığ bir yol yer alıyor. Bu patika yol ayak bileklerinize gelmesine rağmen iki tarafı derin. Kız kum'una sırf bu efsanevi yol'u görmek ve yürümek için geliyor turistler, sizde gelince mutlaka bu ritüele uyuyorsunuz, yalnız burada deniz ayakkabısı ile yürümenizi tavsiye ederim, taşlar yürürken ayaklarınıza batıyor, kum ya da çakıl taşı değil sanki denizin ortasına bir hat boyunca kiremit taşlar dökülmüş gibi, yürümekten yorulursanız bırakın kendinizi 2 adım öteye ve yüzün. 




   Halk arasında 2 hikaye anlatılıyor Kız Kum'u ile ilgili. İlk efsaneye göre; 3 bin yıl önce Bybasoss kenti kralı, girdiği savaşta yenilerek öldürülür, kralın güzeller güzeli kızı korsanlardan kaçmaya çalışırken sahilden eteğine kumları doldurarak denize girer, eteğindeki kumları serptikçe mucizevi bir şekilde yol oluşur denizde ancak eteğindeki kumlar bittiğinde yüzme bilmediği için boğularak ölür.
  2. hikaye ise prensesin imkansız aşkı ile ilgili, kralın kızı bir balıkçıya aşık olur ve gizli gizli buluşmaya başlarlar, durumu öğrenen kral, balıkçının yakalanması için askerlerine emir verir, prenses askerlerden kaçarak karşı kıyıdaki sevgilisine ulaşmak için denize doğru koşar, prensesin adım attığı yerler bir yola dönüşür ancak askerlerin attığı bir ok prensesi yaralar ve denizi kırmızıya bular, genç balıkçı sandalı ile kızı alarak uzaklaşırlar, bir daha da kimse görmez onları.




 Bu hikayelerden dolayıdır ki Kız Kum'u diye anılır bölge, buraya gelenler denizin ortasındaki bu doğa üstü yolda sanki prensesin izinden yürüyerek, anısını binlerce yıl sonrasında da yaşatıyorlar.

 Demirlemiş teknelerin arasında, denizin ortasında yürümek farklı bir duygu, zaten bölgeye gelip de uğramadan geçemeyeceğiniz muhteşem rotalardan biri.

Kız kum'una gelin ve sizde bu mucizeyi yerinde yaşayın.







Yöresel Yemek:



Pirinçli Balık





Malzemeler:

1 beyaz Balık fileto
1 çay bardağı Pirinç
10 Mantar
3 Yeşil Biber
1 Domates
1/2 su bardağı Kereviz sapı
1/4 demet Dereotu
Tuz, karabiber

Yapılışı:

-Pirinçleri az tuzlu suda haşlayıp süzün
-Balığı fileto olarak haşlayın
-Kerviz saplarını ince doğrayın, mantarları ikiye bölün
-Yayvan bir tencereye balığı koyup üzerine pirinci dökün
-üzerine mantar, domates ve diğer malzemeyi koun
-Tencerenin ağzını kapatıp 10 dk pişirin.

Afiyet olsun.


7 Ağustos 2015 Cuma

Samos




    Kuşadası'nda yaşayanlar iyi bilir, Samos çok şey ifade eder onlar için, deniz manzaralarının hep merkezinde, akşamları tek tük ışıklarını izledikleri, her gün görüp, hep merak ettikleri, yaz'larımızın o gizemli adası. 

   Bizde Sisam, onlar da Samos diye adlandırılan, Yunanistan'ın Osmanlı'dan aldığı son ada, Yunan adalarından Türkiye'ye en yakın olanı. Dilek yarım adasının tam karşısında, Kalamaki bölgesi ile neredeyse burun buruna.





     Samos ismiyle de anılan Vathi, ada'nın başkenti, Vathi körfezinde kurulmuş bir şehir. Kuşadası'ndan Samos'a her gün düzenli feribot seferleri yapılıyor, feribotlar Ege'nin en büyük ve en güvenli limanlarından biri olan Vathi'ye yanaşıyor, tek bir pasaport noktası olduğu için uzun bir süre kuyrukta beklemeniz gerekiyor, ama bu bile ada'yı bir an önce görme heyecanınızı öldürmüyor. Ada'ya adım atar atmaz liman'ın karşısına sıralanmış Araba Kiralama Şirketleri sizi karşılıyor, ada'yı gezmek istiyorsanız mutlaka araba kiralamanızı öneririm, ada gerçekten büyük ve gezilecek pek çok noktası var, en iyisi de hiç bir yerde otopark ücreti ödemiyorsunuz.



    Vathi'de, limandan hemen sonra kordon boyuna sıralanmış cafe ve restoranlar, ardından da Vathi Meydanı var, kordon boyuna paralel gelen sokakta hediyelik eşya dükkanları yer alıyor, bu sokakta çok çeşitli hediyelikler bulabilirsiniz, ille de ada ya özgü bir şey olsun derseniz ''Pisagor Bardaklarından'' alabilirsiniz, bardağa, içindeki çizgiyi aşacak şekilde su koyarsanız tüm sıvı bardaktan boşalıyor, Pisagor tarafından herkesin eşit miktarda şarap içmesi için yapılmış bu bardak. İnsanları çok sıcak ve güler yüzlü, Türk olduğunuzu öğrenince çok yakın davranıyorlar.

   Liman tarafındaki restoranlar çok güneş aldığından öğle yemeği için arka sokaktaki restoranları önerdiler. ''Yanni's'' in yeri'nde yemekler ev yapımı, annesi tarafından yapılıyor, akşamları da buzuki çalınan müzikli bir taverna. Biz çeşitleri görelim diye aperatif tabağı söyledik, Mücver, köfte, dolma, sigara böreği bizdekiler ile aynı, aynı mezeler, aynı yemekler ufak tefek dokunuşlar dışında.






   Vathi'de araba kiraladıktan sonra ilk rotamız ''Kokkari'' oldu. Ada'nın en turistik merkezlerinden biri, plajları ile ünlü, ancak bölge rüzgar aldığı için denizi dalgalı. Sahil boyunca dizilmiş motel ve restoranları, arka sokaklarında hediyelik eşya dükkanları var. Gündüzleri sokaklarda kimseyi göremiyorsunuz, herkes plajlarda, akşamları ise sahil boyunca yer alan restoran ve kafe'leri çok hareketli, tavernaları ile ada'nın en hareketli yerlerinden biri. gündüz boş sokakları gördükten sonra akşamları bu kadar insanın nereden geldiğini anlayamıyorsunuz. Bu bölge de kalacak iseniz ''Meltemi'' bölgenin iyi restoranlarından biri.




   
   Samos'un önemli turistik merkezlerinden biri de Pythagorion, adını antik dönemin ünlü matematikçisi Pisagor'dan alıyor, ünlü matematikçi bu küçük balıkçı köy'ün de yaşamış. Pisagorion limanı da adanın önemli limanlarından, ancak Vathi deki gibi büyük gemiler göremiyorsunuz, daha çok yat ve teknelerin uğrak yeri. Dönüşümüzde Pythagorion limanından ayrıldık, haftanın 2 günü feribotla dönüşler bu limandan yapılıyor. Ana caddesinde karşılıklı pek çok hediyelik eşya dükkanı var, caddenin sonundan limana çıkılıyor.




   Limanda, deniz kenarına dizilmiş pek çok restoran ve kafe var, restoranlar akşam yemeği için saat 9 dan sonra dolup taşıyor. Biz yemek için ''Elia''yı tercih ettik. buranın en iyi restoranlarından biri, deniz kenarında balıkçı teknelerini seyrederek yiyorsunuz yemeğinizi, deniz ürünleri çok çeşitli, mezeler ve yemekler Türkiye'dekilerle hemen hemen aynı, cacık bizdekinin susuz yapılanı, musakka'sı oldukça ünlü. ''Ambrosia'' da yediğimiz musakka çok iyiydi, patlıcan dışında bizim musakka ile hiç bir ilgisi yok, ısmarlarken yanılmayın, ama denemeden de dönmeyin gerçekten çok lezzetli.




   Samos'un çok güzel koyları, plajları ve pırıl pırıl bir denizi var, halkı oldukça sıcak ve güler yüzlü, tipik Akdeniz insanı. evler alçak ada evleri, sokaklar nostalji kokuyor. nedense 20-30 yıl geriye gittiğimi hissettim ada'da dolaşırken. Burada en çok dikkatimi çeken, hediyelik eşya dükkanlarında naylon poşet kullanılmaması, kese kağıdı kullanıyor, restoran ve kafe'ler de plastik sandalye yerine ahşap masa ve sandalyeler kullanılmış, gözü rahatsız edici cafcaflı tabelalar da yok, anlayacağınız doğallığı yaşatmaya çalışıyor ve bunu da en olası şekilde yapıyorlar.

Betonlaşmadan, gürültüden, teknolojiden sıkıldıysanız ufak bir ada havası alın derim, biraz rahatlamak, taze bir soluk almak için.

Sağlıcakla ve Sevgiyle kalın.




Yöresel Yemek:


 Musakka (Yunan usulü)



Malzemeler:

2 Patlıcan
3 Patates

Kıymalı Harcı:
500 gr Kıyma
3 Domates
1 Soğan
1 kaşık Salça
3-4 diş Sarmısak
1 tutam Maydanoz
Kimyon, Karabiber, Tuz

Beşamel Sos:
3 bardak Süt
3 kaşık margarin
1/2 bardak un
Tuz

Üzeri için:
500 gr Kaşar Peynir rendesi

Yapılışı:

-Patatesleri soyup, 1 cm kalınlığında halka şeklinde doğrayın
-Patlıcanları tuzlu suda bekleterek suyunu süzüp 1 cm kalınlığında halka doğrayın
-Patates ve Patlıcan dilimleri yağda kızartılır
-Borcam'ı yağlayıp önce patates, üzerine patlıcan dilimlerini aralıksız dizin,
-Kıymalı Harcı için; Tencerede yağ ile doğranmış soğanları kavurun. 
-Kıymayı ekleyip suyunu çekene kadar kavurun
-küp doğranmış domatesleri ve salçayı ekleyip pişirin, maydanozu ve baharatları ekleyin
-Kıymalı harcı sebzelerin üzerine döküp yayın
-Beşamel Sos için; Tavada yağı ve unu kavurun, sütü yavaş yavaş ekleyip tuzunu koyun
-Ocağın altını kapatıp kaşar peynir rendesinin 3/4 ü nü koyup karıştırın 
-Kıymalı harcın üzerine beşamel sosu döküp yayın
-üzerine kaşar peynir rendesini serpin
-200 C ısıtılmış fırında 15 dk üzeri kızarana kadar pişirin, 
-Soğuduktan sonra dilimleyerek servis yapın.

Afiyet olsun.






1 Ağustos 2015 Cumartesi

Akyaka Evleri




     Gökova körfezinde bulunan Akyaka, bozulmamış doğası, değişik mimari yapıdaki evleri, Kite sörf ve Rüzgar sörfüne uygun denizi ile her geçen gün popülerliği artan bir beldemiz.
Masmavi denizi,  yemyeşil ormanları ve doğal güzelliklerinin yanı sıra değişik yapıdaki sivil mimari örnekleri ile de dikkat çekiyor. 
  Doğal yapısının günümüze kadar bozulmadan gelebilmesinin en büyük sebebi, bölgenin 1988 yılında doğal sit alanı olarak ilan edilmesi, ayrıca mimari bakımından özgün olan bölgede tek tip mimari zorunluluğu var.




 

  Osmanlı mimarisini, günümüz mimarisi ile sentezleyerek yeniden yorumlayan, Akyaka'yı Akyaka yapan, bunu da dünya çapında tescillendirerek duyuran kişi şüphesiz Nail Çakırhan'dır.
Ula doğumlu, sanatçı ve yazar Nail Çakırhan, sağlık sorunları nedeni ile 1970 yılında yerleştiği Akyaka'da Ula evlerinin geleneksel mimari tarzını günümüz mimarisi ile birleştirip kendi evini yapıyor ve bu ev Çakırhan'a bir mimar olmamasına rağmen, 1983 yılında dünya'nın en ünlü mimarlık ödüllerinden biri olan ''Ağahan Mimarlık Ödülünü'' getiriyor. Çakırhan bu ödülden sağladığı kaynakla Muğla Konakaltı Hanı'nı restore ediyor, evin mimarisi çok beğeniliyor ve ard arda teklifler geliyor, ardından da bölgede aynı tarzda evler, oteller, tatil köyleri inşa ediliyor. Bölge 1988 yılında doğal sit alanı olarak korumaya alınıyor.








   Mimarileri ile ön plana çıkan Akyaka evleri, eski Ula evlerinin Osmanlı tarzı örnek alınarak günümüz mimarisi ile birleştirilip, doğal ortama uygun olarak yapılmıştır, bunlar ahşap işçiliği bol, çeşitli motiflerle işli, ahşap tavanlı, 2 katlı, bahçeli, müstakil yapılardır.

   Gerek doğası gerek mimarisi ile görülmeye değer bir dokuya sahip Akyaka görülmeye değer cennet köşelerimizden biridir. 
  Hem doğa hem de mimari aşığı iseniz en yakın zamanda görün derim, vazgeçemeyecekleriniz listesine gireceğinden emin olabilirsiniz.

   Keyifli tatiller...


Yöresel Yemek:


Taratorlu Börülce




Malzemeler:

1/2 kg Börülce
4 adet Ceviz içi 
1 dilim ekmek içi
1-2 diş Sarmısak
1 Limon suyu
3 kaşık Zeytinyağı
Tuz ve Karbonat

Yapılışı:

-Börülceleri yıkayıp ayıklayın ve tuzlu ve karbonatlı suda börülceler yumuşayana kadar haşlayın
-Tarator sos için; ceviz içi, ıslatılıp sıkılmış ekmek içi, sarmısak, limon suyu, zeytinyağı ve tuz'u ronda'ya koyup karıştırın
-Haşlanmış börülceleri servis tabağına alıp üzerine tarator sos'u dökün.

Afiyet olsun.