28 Mart 2015 Cumartesi

Sunum Çılgınlığı




  Son dönemde İnstagram'da ''selfie'' çılgınlığının ardından bir ''sunum'' çılgınlığı almış başını gidiyor. Kimin sayfasına baksanız güzel yemekler, çiçekli masalar, demli çaylar, koyu kahveler...
Herkes şık sofralar kuruyor, leziz yemekler yapıyor, en güzel takımlarıyla, sandıktan çıkardığı antika örtüleriyle, görseli zengin sunumlar hazırlıyor.






Şöyle bir gezinin İnstagram da, sayfasında yeme içme sunumu olmayan yok, meğer ne çok seviyormuşuz yemeyi içmeyi, ne çok bilmediğimiz tarif varmış, ne kadar güzel sunumlar yapıp, şık sofralar hazırlıyormuşuz, profillerde her geçen gün artan sunumlar bu çılgınlığın en büyük kanıtı.

En çokta ev hanımlarına bulaştı bu çılgınlık, zaten günlük, rutin olarak yaptıkları bu işi sayfalarına taşıdılar, yemeklerini en güzel şekilde hazırlayıp en güzel sunumu yapmanın peşindeler, çoğu internette kendi yemek tariflerinden oluşan bloğunu açtı bile, o kadar çok beğeni var ki binlerce takipçisi var çoğunun.

Sayfalarda lezzetli yemekler, birbirinden güzel pastalar, çeşit çeşit tarifler uçuşuyor. O kadar cezbedici o kadar güzel ki bu sunumlar, bir anda mutfakta kendinizi bu tarifleri denerken bulmanız içten bile değil.












Ben bile çektiğim fotoğrafların arasına bir kaç ''Günün Kahvesi'' sunumu sıkıştırmadan duramıyorum, kendim yetmiyormuş gibi çevremdekilere de bulaştırdım bu tutkuyu, teknolojiden uzak olan annem bile, bir çırpıda internet kullanmayı öğrenip kendine bir sayfa açtı, şimdilerde mutfağında severek, özenerek yaptığı yemekleri fotoğraflıyor, böylece hem sevdiği işi yapıyor hem de bunu sevdikleriyle paylaşıyor.





 Bu çılgınlık, yeme içme olgusunu alışılagelmiş sıradanlığından kurtarıp, herkesi daha özenli, daha şık sofralar hazırlamaya, bilinmeyen değişik tarifler denemeye yöneltti,  görselin önemini bir kez daha bizlere gösterdi. Eskiden misafirliğe gittiğinizde her evde bir Babaanne kurabiyesi ile  Annemin peynirli poğaçası var iken, şimdilerde sofralar o kadar zengin, o kadar çeşitli ki hem gözümüz hem de midemiz bayram ediyor.

Hem yemek yapmayı hem de fotoğraf çekmeyi seviyorsanız sizde bu çılgınlıktan uzak kalamayacaksınız,

hem hayat paylaşınca güzel, sizce de öyle değil mi :)








Zebra Kurabiye


*şu sıralar instagramda çok moda olan Zebra ve Leopar Kurabiyeler...



Malzemeler:

200 gr Margarin
2 çay bardağı Pudra Şekeri
2 kaşık Yoğurt
1 çay bardağı Sıvı Yağ
1 paket Kabartma Tozu
1 paket Vanilya
3-4 bardak Un
1 kaşık Kakao

Yapılışı:

-Kakao hariç tüm malzemeyi karıştırıp kulak memesi kıvamında yoğurun
-Hamurdan küçük bir parça ayırıp kakao ekleyerek yoğurun
-Beyaz hamuru zemini unlayarak açın,
-Kakaolu hamurdan küçük parçalar kopartıp avucunuzda şeritler yapın
-Şeritleri beyaz hamurun üzerine yerleştirip merdane ile hafifçe üzerinden geçin
-Hamuru kurabiye kalıbı ile kesin
-170 C fırında 15 dk üzeri pembeleşene kadar pişirin.


Afiyet olsun...

18 Mart 2015 Çarşamba

Baharı Evinize Getirin


  Mart, her ne kadar ilkbahar ayı olsa da aslında iki mevsim arasında kalmıştır, hem kışın dondurucu soğuklarını hem de ilkbaharın güneşli günlerini barındırır içinde. Zorlu soğuklardan geçilir, ılık ve güneşli günler başlar, ağaçlar yeşerir, çiçekler açar. ölü toprağı serpilmiş tabiat yeniden canlanır. Kışın rehavetinden kurtulup baharın cıvıl cıvıl havasına uyum sağlama, yenilenme zamanıdır artık.
Doğanın uyanışı ile beraber bizde kendimizi ve yaşadığımız ortamı hareketlendirip, renklendirmeliyiz.










Mart ayını da atlatırsak Nisan ayı, kapıları pencereleri açma, bahçe ve balkonlara taşma vaktidir, Evinize cıvıl cıvıl bahar havasını taşımak istiyorsanız öncelikle balkonunuzdaki kurumuş çiçeklerden kurtulun, saksıların topraklarını değiştirip rengarenk, mis kokulu çiçekler ekin. Şimdi frezya, lale, sümbül, erengül zamanı, çiçeklerin en bol ve en verimli olduğu mevsim.

Evinizin her köşesinde taze çiçekler bulundurun,
vazonuza rengarenk, mis kokulu çiçekler yerleştirin böylece baharın canlılığını ve tazeliğini evinize taşıyın.



Evinizdeki koyu renkli, kalın kumaşlı örtüleri, yastıkları kaldırın onların yerine, kuş, çiçek, kelebek desenli, tiril tiril kumaşlar, örtüler kullanın, koltuklarınıza rengarenk yastıklar atın. Sarılar, pembeler, yeşiller... özellikle pastel tondaki renkler evinizde aydınlık bir hava yaratacaktır.

Düz renk duvarlardan sıkıldıysanız daha ferah ve iç açıcı bir görüntü için duvarlarınızı rengarenk duvar kağıtları ile kaplayın.

Evinizin bir bölümünde renkli objelerinizi sergileyecek alanlar yaratın, biblolar, renkli şişeler, cam vazolar, çerçeveler...

Ufak dokunuşlarla ilkbaharın yansıttığı canlı duyguları böylece evinize taşıyabilirsiniz, neşeli, renkli, cıvıl cıvıl...

Açın pencerelerinizi bahar içeri girsin.









Portakal Pelteli İrmik Tatlısı



Malzemeler:

1 lt Süt
10 kaşık Şeker
10 kaşık İrmik
1 paket Vanilya
1 Portakal Kabuğu Rendesi

Peltesi: 
3 çay bardağı Portakal Suyu
2 kaşık Şeker
1,5 kaşık Nişasta

Yapılışı:

-Süt, şeker, irmik, vanilya ve portakal kabuğu rendesi karıştırılarak muhallebi kıvamında pişirilir
-Kek kalıbına dökülerek buzdolabında soğutulur
-Peltesi için portakal suyu, şeker, nişasta karıştırılarak pişirilir
-İrmik tatlısı kalıptan çıkarılarak servis tabağına alınır
-Üzerine portakal peltesi dökülerek dolapta soğutulur.

Afiyet olsun...


5 Mart 2015 Perşembe

Kapadokya


  Kapadokya bölgesi farklı yapısı ile Peri Bacaları, Ihlara Vadisi, Göreme açık hava müzesi, Orta Hisar Kalesi, Derinkuyu, Çavuşin, Uçhisar Kalesi, Avanos, Güvercinlik Vadisi, Yeraltı şehirleri gibi gezip görülebilecek pek çok turistik noktaya sahiptir.
  Ankara'dan yaklaşık 3 saat süren bu bölgeyi görmek isterseniz, kendi ulaşım aracınız ile gitmenizi tavsiye ederim, böylece istediğiniz yerde duraklayıp gönlünüzce gezebilirsiniz.


  Özellikle yolunuz üzerindeki Tuz gölü, mutlaka görmeniz gereken doğal zenginliklerimizden biri, hele de benim gibi bir fotoğraf tutkunu iseniz, özellikle gün batımında manzara bir harika, burada gökyüzü ve yeryüzü birleşmiş hissine kapılıyorsunuz.
  Türkiye'nin 2. en büyük gölü. Gölün sığ oluşu ve buharlaşmanın çok fazla olması ile gölde tuz birikmesi, gölün farklı bir doğal yapıya sahip olmasının en büyük nedeni.



  Yol kenarında arabanızı park edip tuzlu, kumsu toprakta yürüyerek göle ulaşıyorsunuz, bu eşşiz manzara sizi içine çekiyor ve hemen paçalarınızı sıvayıp gölde yürümek istiyorsunuz. Issız, dingin, sonsuz görünen gri mavi bir göl.
  Gölün bu büyülü atmosferinden kurtarabilirseniz kendinizi, tuzdan bembeyaz olan ayaklarınızı da temizledikten sonra fazla vakit harcamadan hemen yola çıkın, çünkü bölgenin göz alabildiğine uzanan kum rengi topraklarında karşınıza çıkacak daha pek çok doğa harikası var.



 
  Bölge, milyonlarca yıl önce lav ve küllerin oluşturduğu tabakaların yağmur ve rüzgar tarafından aşındırmasıyla oluşmuş, bölgenin en orijinal oluşumu ise Peri Bacaları.
Kapadokya kayalara oyulmuş bir şehir, bu mağaralar kimi zaman ev, kimi zaman sığınak kimi zamanda ibadethane olarak kullanılmış.  Kayalara oyulmuş evler, freskli Kiliseler ve Kuş evleri bu yöreye özgü. Günümüzde bu kaya evlerin çoğu restore edilmiş ve bir çoğu Butik otel olarak işletilmekte.



  Bölge çömlek işi, halı dokumacılığı ve şarapları ile ünlü. Kızılırmak'tan çıkan kızıl çamur nedeni ile Avanos çömlekçilikte gelişmiş ve pek çok seramik atölyesi kurulmuş, Özellikle Ürgüp ve Göreme halı-kilim dokumacılığı ile ünlü. Bölgede şarapçılık uzun yıllardan beri yapılıyor, özellikle bölgede yetişen kırmızı üzümden yapılan şarapları oldukça lezzetli. şaraplar yer altı mahzenlerinde yıllandırılıp hazırlanıyor.



  Bölgede gezerken bu farklı doğal oluşumlardan dolayı ortamın mistik ve masalsı havasına öyle bir kapılıyorsunuz ki kendinizi tarih öncesi devirlere ışınlanmış gibi hissediyorsunuz, sanki bir mağaradan her an taş devrinden kalma bir karakter fırlayacakmış gibi.


Bölgede görülebilecek o kadar çok yer var ki bunu bir güne sığdırmanız mümkün değil, illede günü birlik bir gezi yapacaksanız Avanos, Uçhisar, Ürgüp üçgeninde gezip peri bacalarını görebilirsiniz, o lezzetli şaraplarının tadına da bakabilirsiniz, ama bana sorarsanız bir hafta sonunuzu buraya ayırın derim. Balonda gün doğuşunu izlemeden, peri bacaları arasından günü batırmadan, yer altı şehirlerinin derinliklerinde kaybolmadan, seramik atölyelerinde kendi ünik eserinizi yaratmadan, mağara otellerinin otantik havasını solumadan sakın dönmeyin derim bu ''Güzel Atlar Ülkesinden''












Çömlekte Kuru Fasulye



Malzemeler:

1 bardak Kuru Fasulye
250 gr Kuşbaşı Et
3 Soğan
1 diş Sarmısak
1 kaşık Biber Salçası
2 kaşık Domates Salçası
1 tatlı kaşığı Şeker
1 tatlı kaşığı Baharatlı Çeşni
1 çay kaşığı Pulbiber
Tuz
1 kaşık Tereyağı
1 kaşık Sıvıyağ
Orta boy Çömlek Kap

Yapılışı:

-Kurufasulyeleri bir gece önceden 1 bardak süt, 1 bardak su, 1 çay kaşığı şeker ile ıslatın
-Fasulyeleri yıkayıp süzün, 1 bardak süt, üzerini geçecek kadar su ve 1 tatlı kaşığı şeker ile haşlayın
-Çömleğe sıvıyağ ve etleri koyarak etler suyunu çekene kadar pişirin
-Doğranmış soğan ve sarmısağı ekleyip eriyene kadar pişirin
-Salçayı ve baharatları ekleyip karıştırın
-Pişen fasulyeleri suyu ile beraber çömleğe dökün
-Suyu az gelirse sıcak su ekleyebilirsiniz
-Ocakta yarım saat kadar pişirin
-Kaynadıktan sonra üzerine tereyağı parçaları koyun
-Isıtılmış fırında 15 dk kadar pişirin

Afiyet olsun.