Kuşadası'nda yaşayanlar iyi bilir, Samos çok şey ifade eder onlar için, deniz manzaralarının hep merkezinde, akşamları tek tük ışıklarını izledikleri, her gün görüp, hep merak ettikleri, yaz'larımızın o gizemli adası.
Bizde Sisam, onlar da Samos diye adlandırılan, Yunanistan'ın Osmanlı'dan aldığı son ada, Yunan adalarından Türkiye'ye en yakın olanı. Dilek yarım adasının tam karşısında, Kalamaki bölgesi ile neredeyse burun buruna.
Samos ismiyle de anılan Vathi, ada'nın başkenti, Vathi körfezinde kurulmuş bir şehir. Kuşadası'ndan Samos'a her gün düzenli feribot seferleri yapılıyor, feribotlar Ege'nin en büyük ve en güvenli limanlarından biri olan Vathi'ye yanaşıyor, tek bir pasaport noktası olduğu için uzun bir süre kuyrukta beklemeniz gerekiyor, ama bu bile ada'yı bir an önce görme heyecanınızı öldürmüyor. Ada'ya adım atar atmaz liman'ın karşısına sıralanmış Araba Kiralama Şirketleri sizi karşılıyor, ada'yı gezmek istiyorsanız mutlaka araba kiralamanızı öneririm, ada gerçekten büyük ve gezilecek pek çok noktası var, en iyisi de hiç bir yerde otopark ücreti ödemiyorsunuz.
Vathi'de, limandan hemen sonra kordon boyuna sıralanmış cafe ve restoranlar, ardından da Vathi Meydanı var, kordon boyuna paralel gelen sokakta hediyelik eşya dükkanları yer alıyor, bu sokakta çok çeşitli hediyelikler bulabilirsiniz, ille de ada ya özgü bir şey olsun derseniz ''Pisagor Bardaklarından'' alabilirsiniz, bardağa, içindeki çizgiyi aşacak şekilde su koyarsanız tüm sıvı bardaktan boşalıyor, Pisagor tarafından herkesin eşit miktarda şarap içmesi için yapılmış bu bardak. İnsanları çok sıcak ve güler yüzlü, Türk olduğunuzu öğrenince çok yakın davranıyorlar.
Liman tarafındaki restoranlar çok güneş aldığından öğle yemeği için arka sokaktaki restoranları önerdiler. ''Yanni's'' in yeri'nde yemekler ev yapımı, annesi tarafından yapılıyor, akşamları da buzuki çalınan müzikli bir taverna. Biz çeşitleri görelim diye aperatif tabağı söyledik, Mücver, köfte, dolma, sigara böreği bizdekiler ile aynı, aynı mezeler, aynı yemekler ufak tefek dokunuşlar dışında.
Liman tarafındaki restoranlar çok güneş aldığından öğle yemeği için arka sokaktaki restoranları önerdiler. ''Yanni's'' in yeri'nde yemekler ev yapımı, annesi tarafından yapılıyor, akşamları da buzuki çalınan müzikli bir taverna. Biz çeşitleri görelim diye aperatif tabağı söyledik, Mücver, köfte, dolma, sigara böreği bizdekiler ile aynı, aynı mezeler, aynı yemekler ufak tefek dokunuşlar dışında.
Samos'un önemli turistik merkezlerinden biri de Pythagorion, adını antik dönemin ünlü matematikçisi Pisagor'dan alıyor, ünlü matematikçi bu küçük balıkçı köy'ün de yaşamış. Pisagorion limanı da adanın önemli limanlarından, ancak Vathi deki gibi büyük gemiler göremiyorsunuz, daha çok yat ve teknelerin uğrak yeri. Dönüşümüzde Pythagorion limanından ayrıldık, haftanın 2 günü feribotla dönüşler bu limandan yapılıyor. Ana caddesinde karşılıklı pek çok hediyelik eşya dükkanı var, caddenin sonundan limana çıkılıyor.
Limanda, deniz kenarına dizilmiş pek çok restoran ve kafe var, restoranlar akşam yemeği için saat 9 dan sonra dolup taşıyor. Biz yemek için ''Elia''yı tercih ettik. buranın en iyi restoranlarından biri, deniz kenarında balıkçı teknelerini seyrederek yiyorsunuz yemeğinizi, deniz ürünleri çok çeşitli, mezeler ve yemekler Türkiye'dekilerle hemen hemen aynı, cacık bizdekinin susuz yapılanı, musakka'sı oldukça ünlü. ''Ambrosia'' da yediğimiz musakka çok iyiydi, patlıcan dışında bizim musakka ile hiç bir ilgisi yok, ısmarlarken yanılmayın, ama denemeden de dönmeyin gerçekten çok lezzetli.
Samos'un çok güzel koyları, plajları ve pırıl pırıl bir denizi var, halkı oldukça sıcak ve güler yüzlü, tipik Akdeniz insanı. evler alçak ada evleri, sokaklar nostalji kokuyor. nedense 20-30 yıl geriye gittiğimi hissettim ada'da dolaşırken. Burada en çok dikkatimi çeken, hediyelik eşya dükkanlarında naylon poşet kullanılmaması, kese kağıdı kullanıyor, restoran ve kafe'ler de plastik sandalye yerine ahşap masa ve sandalyeler kullanılmış, gözü rahatsız edici cafcaflı tabelalar da yok, anlayacağınız doğallığı yaşatmaya çalışıyor ve bunu da en olası şekilde yapıyorlar.
Betonlaşmadan, gürültüden, teknolojiden sıkıldıysanız ufak bir ada havası alın derim, biraz rahatlamak, taze bir soluk almak için.
Sağlıcakla ve Sevgiyle kalın.
Yöresel Yemek:
Musakka (Yunan usulü)
Malzemeler:
2 Patlıcan
3 Patates
Kıymalı Harcı:
500 gr Kıyma
3 Domates
1 Soğan
1 kaşık Salça
3-4 diş Sarmısak
1 tutam Maydanoz
Kimyon, Karabiber, Tuz
Beşamel Sos:
3 bardak Süt
3 kaşık margarin
1/2 bardak un
Tuz
Üzeri için:
500 gr Kaşar Peynir rendesi
Yapılışı:
-Patatesleri soyup, 1 cm kalınlığında halka şeklinde doğrayın
-Patlıcanları tuzlu suda bekleterek suyunu süzüp 1 cm kalınlığında halka doğrayın
-Patates ve Patlıcan dilimleri yağda kızartılır
-Borcam'ı yağlayıp önce patates, üzerine patlıcan dilimlerini aralıksız dizin,
-Kıymalı Harcı için; Tencerede yağ ile doğranmış soğanları kavurun.
-Kıymayı ekleyip suyunu çekene kadar kavurun
-küp doğranmış domatesleri ve salçayı ekleyip pişirin, maydanozu ve baharatları ekleyin
-Kıymalı harcı sebzelerin üzerine döküp yayın
-Beşamel Sos için; Tavada yağı ve unu kavurun, sütü yavaş yavaş ekleyip tuzunu koyun
-Ocağın altını kapatıp kaşar peynir rendesinin 3/4 ü nü koyup karıştırın
-Kıymalı harcın üzerine beşamel sosu döküp yayın
-üzerine kaşar peynir rendesini serpin
-200 C ısıtılmış fırında 15 dk üzeri kızarana kadar pişirin,
-Soğuduktan sonra dilimleyerek servis yapın.
Afiyet olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder